12 Eylül tarihinde Anayasa değişikliği halk oylaması yapıldı. Oylamadan önce başını Akparti’nin çektiği ve Saadet Partisi ile Büyük Birlik Partisi’nin desteği ile bazı sivil toplum kuruuşlarının da desteklediği “Evet” cephesine karşı CHP ve MHP önderliğinde pekçok büyüklü küçüklü siyasi partinin ayrıca çeşitli sivil toplum örgütlerinindesteklediği “Hayır” cephesi yer aldı. BDP’nin organizasyonu ile de boykotçular oluştu. Boykotçulara ve mecliste yer alan iki partiye karşı “Evet” Cephesi sandığa giden seçmenden %58 oranında destek gördü. Her ne kadar bu durum kamuoyunda “Başarı” olarak kabul edilse de değişikliklerin uygulanmaya başlaması ile birlikte tartışmalar da yeniden alevlendi. Biz de bu tartışmaları şimdilik nazara almadan; sadece referandum sürecini ve sonuçlarını Kardelen Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Ali Erdal Hocamıza sorduk.
Referandum sürecine girmeden önce devletin temel siyasi politikası olarak kabul edebileceğimiz Anayasanın bu şekilde parça parça değiştirilmesi ve sürekli tartışılır halde olması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Anayasa diğer kanunlardan farklı ve üstün olarak, bir ruhtur. Milletin ruhu tecelli eder madde madde. Eğer milletin ruhu ile uyumlu ise yaşayıp gider, değilse ıstırabı olan kişinin, çareden çareye koştuğu gibi değişikliğe uğrar durur. Anayasa bir bütün olduğu için, bütün bir ruh olduğu için, parça parça değiştirilemez. Milletin fikir adamları bu ruhu tesbit ve ifade eder. Hukukçuları kanun ifadesine aktarır, siyasî iktidar Meclise sunar; böylece millî irade anayasa olarak tecelli eder. Parça parça değiştirilmesi yanlış ama, bahsettiğimiz seviyeye çıkabilmek için yürüyen çocuğun apıldaması gibi, gerekli gibi görünüyor.
Son paketteki değişiklikler sizce yeterli mi, kamuoyunda değişikliklerin bizi uluslar arası normlar bakımından çağdaş ülkeler seviyesine yaklaştırdığı kanaati var, buna katılıyor musunuz?
Tabiî ki yeterli değil. Bahsettiğim seviyeye yükselmek için basamak olması ümidindeyim. Çağdaş ülkeler diye bir hayal âlemi düşünülüyor, bir ütopya… Bahsedilen yerlerin öyle bir seviyede olduğuna inanmıyorum. Buna rağmen bundan sonra kat edilecek her mesafenin iyi gidiş olacağını düşünüyorum. Duraklama döneminden itibaren düşüşümüzün sona erdiğini, bundan sonra dipten yukarı çıkış olacağını ümit ediyorum. Yapılanlar bakımından değil, tarihî akış içinde varılması mukadder yerin iyi olacağına inanıyorum. Mevcut iktidarın gayretinin üstünde bir iyiye gidiş olacağını tarihî akış icabı olacak diye düşünüyorum. Çağdaş uygarlığa değil, bizim kendi medeniyetimize yeniden yönelme ümit ediyorum.
Referandum sürecine bakarsak, Anayasa değişiklik paketi mecliste görüşülürken MHP ve BDP; kısmen de olsa bu değişikliklere destek vermelerine rağmen referandumda bu desteklerini de çekerek aktif ve pasif olarak muhalif kaldılar. Bu partilerin ikircikli tutumları sizce kamuoyuna nasıl yansıdı, bundan sonraki seçimlere her hangi bir etkisi olur mu?
Bahsettiğiniz partilerin asıl zorluğu, kanaatimce, ne yapacakları hususunda çok emin görünmelerine rağmen; emin olmamalarıdır. Bir kimse tabiî bir ses tonuyla konuşmuyorsa, meselâ lüzum yokken bağırıyor, öfke gösteriyor, fısıldıyor, sesini değiştiriyorsa, o kişinin fikrinden de bir arıza vardır. Ben öyle düşünüyorum. Bahsettiğiniz partiler, ne yapacaklarından emin değiller. Emin görünmek için kararlarında ısrar ediyorlar. Millet böyle arızaları hisseder. Halk, bilmediğimiz antenleriyle, anlamadığımız şekilde karar verir. Nasıl öğrenci, sınıfa giren öğretmeni hiç dinlemediği halde doğru tesbitte bulunursa, halk da öyledir. Millî ruhuna uygunluğuna göre rey verir. Meselâ bu halkoylamasında evet demesi, ama yüzdesini % 58’de tutması fekalâde yüksek bir ruh olgunluğudur. Muhalefete yanlış düşünüyorsunuz derken, iktidara, daha fazlası ve alâsı için dirayet göster ve daha fazlasını hak et demiş oldu.
Kampanya süresince parti ve lider performanslarını nasıl buldunuz?
Sadece genel başkanların bulunduğu arenada CHP asıl konudan başka her şeye el atan gayretkeş… MHP, adeta inandıramayacağını bilmenin asabiyeti içinde, bir an önce bitsin der gibi şarkının sadece nakaratlarını söyleyen muteriz… İktidar, canını dişine takmış… Meselenin ehemmiyetini hissetmiş. Ama basit polemiklere girmemesi gerektiğinin farkında değil. Ortaya çıkacak başarının Ak Parti’nin olmayacağını bunun bir anayasa halkoylaması olduğunu söylemesi basiretli. Sonunda da bir zafer havası göstermemesi iyi…
Edebali Yurdu ve Sakarya Gazetesinde neşredilen bir yazımda şöyle demiştim: “Kayısıdan, kahveden, dürüstüm diye böbürlenmeden… Çık karşıma diye efelenmeden… Niçin hayır demek gerektiğini anlatmaya sıra mı geliyor…” Millet, karşısına bir meselede ikna etmek için değil, kavga etmek için çıkmışları cezalandırdı.
Edebali Yurdu ve Sakarya Gazetesinde neşredilen bir yazımda şöyle demiştim: “Kayısıdan, kahveden, dürüstüm diye böbürlenmeden… Çık karşıma diye efelenmeden… Niçin hayır demek gerektiğini anlatmaya sıra mı geliyor…” Millet, karşısına bir meselede ikna etmek için değil, kavga etmek için çıkmışları cezalandırdı.
% 42 civarında hayır oyu çıkartan CHP ve MHP’de bu oranı başarı olarak görme eğilimi var. Buna katılır mısınız?
Millete hayır deyin, demişler, millet onların dediğini dinlememiş, nasıl buna başarı denecek? Hayır oylarının bir kısmı, belki etkili bir kısmı, çoğu Ak Partili olan belediye başkanlarına tepki oyları. Bilecik bunun en bariz örneği. Bu belediye başkanları tepki çekmeseydi, hayır daha düşük olurdu.
%58 Evet sizce ne ifade ediyor, seçmen kime ne tür mesajlar verdi?
Yukarda bahsettiğin yayınlardaki bir yazımın bir kısmını arzedeyim… Millet bu halkoylaması sonucu ile şöyle demiş oldu:
“Muhalefete:
● Çocuk korkutur gibi ‘(evet dersen…) diye başlayan tehditlerinizi, kaale almadım.’
● ‘Sizin varlık sebebiniz, millet hâkimiyetinden yana olmak… Kendilerini milletten üstün sanan darbecilere arka çıkmanızı ve millet hâkimiyetine ipotek koymak isteyen statükocuların yanında yer almanızı tasvip etmedim.’
İktidara:
● ‘Böyle parça bölük tekliflerle değil, Köklü değişikliklerle, burada kurulmuş yüce devletimizi doğuran ruha uygun anayasa taslağı ile gel karşıma!..’
Partilerin hepsine:
● ‘Hiçbirinizi, sözü dinlenmeye ve tam destek vermeye değer bulmadım.’”
“Muhalefete:
● Çocuk korkutur gibi ‘(evet dersen…) diye başlayan tehditlerinizi, kaale almadım.’
● ‘Sizin varlık sebebiniz, millet hâkimiyetinden yana olmak… Kendilerini milletten üstün sanan darbecilere arka çıkmanızı ve millet hâkimiyetine ipotek koymak isteyen statükocuların yanında yer almanızı tasvip etmedim.’
İktidara:
● ‘Böyle parça bölük tekliflerle değil, Köklü değişikliklerle, burada kurulmuş yüce devletimizi doğuran ruha uygun anayasa taslağı ile gel karşıma!..’
Partilerin hepsine:
● ‘Hiçbirinizi, sözü dinlenmeye ve tam destek vermeye değer bulmadım.’”
Referandum sonuçlarının önümüzdeki sene yapılacak genel seçimlere etki edeceğini düşünüyor musunuz?
MHP ve CHP’nin iç hesaplaşmalarını açığa çıkardı bu halkoylaması sonuçları. Bu yönden bir etkisi olur. Ak Parti’ye de bir rahatlık sağladı. Hesaplaşmadan çıkacak sonuçlara ve iktidarın gayretine göre etkisi olur sanırım.
BDP’nin boykot taktiği güneydoğuda bazı illerde çok yoğunken bazı illerde ise seçmen boykota katılmadı. Boykotu ve sonuçlarını nasıl okumalıyız? Boykot sivil itaatsizlik taktiğine kapı açar mı?
Halkın seçime diyene hak verdiği için değil, tehlikeli olacağını düşündüğü için sandığa gitmediğini düşünüyorum. Okul boykotu bekledikleri kadar etkili olmadı. Bundan sonra BDP’nin etkisinin azalacağını düşünüyorum.
Boykota katılmayan seçmen büyük çoğunlukla evet dedi. Doğu ve Güneydoğuda seçmen hür iradesi ile sandığa gitseydi, sonuç sizce ne çıkardı?
Evet oyları artardı.
Bu durumda Kürt siyasi hareketinin zarar gördüğünden veya düşüşte olduğundan bahsedebilir miyiz?
Zaten bir Kürt hareketi yok… Amerika’nın maşası bir terör örgütü ve onun siyasette gölgesi var. Kürtlerin bütününü temsil etmiyor. Bir Kürt hareketi olsaydı fikir ve sanat sahasında başladıktan sonra siyasî harekete geçilirdi. Böyle taşıma suyla değirmen olmaz. Köklü olmaz. Gördük; Kürtçe eğitim isteğini Kürtçe söylemek isteyen milletvekili ilk cümlesini bile tamamlayamadı ve Türkçe söylemek mecburiyetinde kaldı. Aydınların fikir hareketi olsaydı geleceği olurdu. Bu şekilde bir yerde tıkanır. 30 yıl sürmesi, devletin meseleyi nasıl ele alacağını bilememesi sebebiyle devir devir yanlışlıklar yapılmasından.Eveti sadece başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısı olarak görenler var, katılıyor musunuz?
Büyük oranda onun başarısı.
O halde Akparti’nin hala bir fikir partisi olmadığı, selefleri gibi tek adam partisi olduğu ortaya çıkar. Bu Akparti açısından bir zaaf değil mi? Bu zaaf nasıl giderilir?
Çok büyük zaaf… Kuruluşundan itibaren… Partide fikir temeline dayalı bir teşkilâtlanmaya giderek sağlam bir taban meydana getirmekle… Ak Parti, baştan beri, diğer partilere nazaran tercih mecburiyetinde kalındığı için ayakta duruyor… Yaşaması için bu zaafını gidermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder