Bu Blogda Ara

26 Ekim 2010 Salı

Erdal: Erbakan'ın "Millî Görüş" adını verdiği siyaset artık sona eriyor!...


Anayasa Değişikliği referandumundan sonra, Saadet Partisi'nde yaşananlar ve Numan Kurtulmuş'un beraberindeki arkadaşlarıyla birlikte partiden istifa etmesi kamuoyunu uzun süre meşgul etti. İstifa neticesinde Saadet Partisi'nin başında 84 yaşındaki Necmettin Erbakan geçti. Numan Kurtulmuş cephesi ise yeni parti kurma telaşı içerisinde. Saadet Partisinde yaşanan bu gelişmeleri Kardelen Dergisi yazarlarından Ali Erdal Hocamız ile konuştuk.

Malumunuz Numan Kurtulmuş ve arkadaşları bir süre önce partiden ayrıldılar. bu ayrılık neticesinde çeşitli taşra örgütlerinden de toplu istifalar görüldü. Gelinen bu süreci nasıl yorumlamak gerek?

Herkesin görebileceği bir hususa işaretle başlayayım. Kurtulmuş, yanlış bilmiyorsam hareketin içinden gelen biri değil. Sonradan her halde davetle partiye alındı ve genel başkan yapıldı. Yani dışarıdan biri getiriliyor, doğrudan başkan yapılıyor. Bu demektir ki, içerde bu çapta biri yok. Veya var da görülmüyor. İkincisi, köşesinde oturan adamı getiriyorsunuz, ondan sonra onu meşru yolla uzaklaştırmaya gücünüz yetmiyor. Partiyi o kontrol ediyor, edebiliyor. Mahkeme yoluyla kontrolu ele geçiriyorsunuz. Yapılan iftar baskını da cabası... Üstelik ayrılırken teşkilatın dörtte üçünü beraberinde götürüyor.

Evet, götürüyor ve götürebiliyor. Yani sizin de dediğiniz gibi Kurtulmuş aslında üvey evlât. Öz bünyeden yetişmiyor, peki nasıl oluyor da giderken bu kadar insanla birlikte gidiyor, bu biraz da parti tabanının geride kalanlardan ümidi kestiği mânâsına gelmiyor mu?

Demek asıl zaaf, partiyi kontrolü altında tutan veya tuttuğunu sanan kişide. Dediğin gibi parti tabanı geride kalanlardan ümidi kesmiş. Kurtulmuş’u son ümit gibi görüyorlar ve onunla gidiyorlar.

Böylece Milli Görüş çizgisinden ikinci ayrılık yaşanmış oldu. Numan Kurtulmuş ile Recep Tayyip Erdoğan’ın Milli Görüş’ten uzaklaşmaları birbirine benzer süreçler mi?

Erbakan'a karşı bu ilk değil... Önce Erdoğan ve arkadaşları bir kongrede çıkış yaptılar, başaramadılar... İkinci olarak ayrıldılar... Demek ki, onunla parti içinde çalışmak mümkün olmadığı gibi mücadele de mümkün değil. Kurtulmuş bunun için yeni bir kongre denemesi yapmamakta haklı. Yarım yüzyıllık bir hareket… Şimdiye kadar kadrosunu her sahada kurmuş olmalıydı. O gün 20 yaşında partiye giren şimdi ihtiyar... Bu kadar zaman içinde kadro kurulamamış... Üstelik bizzat kendisi bu yaşında genel başkan oluyor. Demek ki, etrafında kendisi ile beraber ilk günden itibaren bulunanlar içinde de hareketi yönetecek kişi yok veya bizim bilmediğimiz sebepler var. Hareket, kadrolaşamadığına göre, ayrılanların davalarından uzaklaşmaları söz konusu olamaz.

Erbakan'ın bu yaşında yeniden parti başkanlığına gelmesine şaşırmamalıyız o halde? Açıklanmadan önce siz bunu bekliyor muydunuz, yoksa başka birini mi işaret eder diye düşünüyordunuz? Erbakan iddia edildiği üzere koltuğa oğlu Fatih'i mi hazırlayacak?

Bekliyordum… Demek ki, bu zamana kadar bir kimse yetiştiremediğinin kendisi de farkında ki bizzat kendisi geçiyor bu yaşta. Bundan sonra kimi işaret ederse etsin farketmez. Oğlu olsun, başkası olsun netice değişmez. Üzerinde konuşmaya bile değmez.

Az önce Kurtulmuş’un partiden ayrılmasını Erdoğan örneğini de ele alarak haklı buldunuz.

Evet, kalmak boşa emek olurdu. Girmesine şaştım… Ne şekilde olacağını kestirmek zor olabilir ama sonucun gitmek olacağını kestirmek zor değildi.

Ancak Kurtulmuş partiden ayrılırken Erdoğan gibi etrafında nispeten maya teşkil edecek bir kadro ile ayrılmadı. Böyle bir kadro varsa bile bu isimler şuan için bilinmiyor

Evet ama teşkilâttan pek çok kişi beraberinde… İl teşkilâtları… Kadro yok ama partili olduğunu söyleyenler ve partili olanlar var.

Teşkilât anladığımız kadarıyla Kurtulmuş’u destekliyor. Zaten tavırları da bu yönde, halbuki Erdoğan ve ekibinin ayrıldığı dönemde teşkilât Erdoğan’dan yana tavır almamıştı, Kurtulmuş partide kalsa genel seçimlerden sonra bir nefs muhasebesi şeklinde yeniden lider olma ihtimali daha yüksek değil miydi?

Mesele partide kalıp kalmamadan ziyade Kurtulmuş’un bu cemiyete ne söyleyeceği. Partide kalmak boşuna didişme… Demek ki, Erdoğan’ın ayrılışından bu yana partide ümitsizlik daha da artmış.

Kurtulmuş bir cevherse, bu cevher şimdi tabansız kalmadı mı? Partideyken en azından %5’lik bir tabanı bulunuyordu.

Didişmeye harcayacağı emeği, dışarıda harcasa daha verimi olur. Bir kısır çekişme olurdu. Liderse ve söyleyecekleri kabul görecek vasıftaysa kadrosunu da kurar. Partiye girişi hataydı, kalışı daha büyük hatâ olurdu.

Şimdiye kadar harekete geçmedi. Başta medya önünde çok görünüyordu, ama söylemlerinde yeni bir şey olmadığı hissedildi ki, medyada da eskisi kadar görünmüyor. Ayrıca Saadet Partisi’nden ilk kopuşlardan sonra hız kesildi, sanki Erbakan duruma hâkim oldu gibi.

Öyle, partide duruma hâkim… Bundan sonra giden olmaz. Gidecekler ayrıldı.

Parti kurmakta gecikmesi aleyhine değil mi?

Aleyhinedir her halde... Böyle bir sonu tahmin ediyordur. Hazırlığını ona göre yapmış olmalıydı.

Şu anda saadet partisinin merkez karar ve yürütme organlarında yaş ortalaması 50'nin üzerinde, genel başkanı 84, etrafındaki kadro da kendisine yakın yaşlarda. Bu durum Millî Görüş hareketinin sona doğru yaklaştığını gösterir mi?

Hiç şüphesiz... Sona eren Erbakan'ın “Millî Görüş” adını verdiği siyasî hareket… Kelimelerin hakiki mânâlarının ifade ettiği ‘millî görüş’ değil. Kimseye devredemeden, kendi omzunda son…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder