Anayasa Değişiklikleri 12 Eylül Referandumu ile kabul edildi. Peki bu değişiklikler neler getiriyor, değişikliklerden gündelik hayatımız nasıl etkilenecek? Bu konuları Bilecik'te Serbest Avukatlık yapan, aynı zamanda Kardelen Dergisi'nin Editörü ve yazarlarından Av. Kadir Bayrak ile konuştuk. Bayrak'a göre, yapılan değişiklikler olumlu, ancak yeterli değil. Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Değişikliklerin gündelik hayata etkisi tespit edebilmek için mutlak surette "Uyum Yasaları"nın bir an önce çıkması gerektiğini söyleyen Bayrak, ayrıca demokrasinin ve sistemin bir kuralı olarak %50 + 1 oy verilmesinin değişiklikler için yeterli olduğunu, bu bakımdan toplumsal mutabakat şartının yürürlükte olan seçim kanunu ve diğer mevzuat uyarınca aramak gerektiğini söylüyor.
Genel anlamıyla anayasa değişikliklerini nasıl yorumluyorsunuz? Yapılan değişiklikler yeterli mi?
Üzerinde değişiklik yapılan metin 82 Anayasası olunca 12 Eylül’de halkoyuna sunulan paketi olumlu karşılamamak mümkün değil. Kamuoyunda özellikle HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişiklikler önplana çıkınca diğerleri geri planda kaldı. Öyle zannediyorum ki anayasa değişiklikleri ile ilgili uyum yasaları meclisten çıkıp uygulamaya konulunca yapılanlar daha iyi anlaşılacak. Yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu muhakkak bu sebeple yapılan değişiklikleri yeterli kabul edemeyiz.
Anayasa millet iradesi olduğuna göre, Anayasa normu oluşturmak veya Varolan normu değiştirmek de millet iradesine uygun olmalı, bu bakımdan toplumsal mutabakat şart. Geldiğimiz süreçte toplumsal mutabakatın sağlandığını düşünüyor musunuz? Bir hukukçu olarak toplumsal mutabakatı sağlamanın yolu sizce nedir?
Toplumsal mutabakattan kasıt milletin tamamının üzerinde ittifak ettiği bir metinse bugünkü şartlarda bunu mümkün göremiyorum. Bu anlamda 82 anayasasını aldığı % 93’lük kabul oyuyla üzerinde en fazla mutabakat sağlanmış metin olarak değerlendirmemiz gerekir ama öyle değil. %93’lük bu oyun anayasa metnine değil, o günkü baskıcı yönetimin bir an önce son bulması için verildiğine inanıyorum. Son halkoylamasında değişiklik paketi tartışmaya yer bırakmayacak bir oranla kabul edilse de nihayetinde %42’lik bir kesimin kabul oyunu alamadı. Bunu toplumsal mutabakat sağlanmadı diye yorumlayanlar çıkabilir. Çok su götürecek bir mevzu olmakla birlikte ben bu kanaatte değilim. Demokrasinin kuralı bu; %50+1’i alan kazanır. Şahsî kanaatim değil ama sorduğunuz için söylüyorum, toplumsal mutabakatı sağlama adına belki anayasa değişikliklerinde halkoylamalarında da nitelikli çoğunluklar aranabilir…
Değişikliklerden kısaca bahseder misiniz? Bu değişiklikler gündelik hayatımızı nasıl etkileyecek?
Elimizdeki anayasa nihayetinde 160 küsür maddeden meydana gelen temel bir metin. 26 maddelik değişikliklerin gündelik hayata yansıması az öncede söylediğim gibi çıkarılacak uyum yasalarıyla gerçekleşecek. Kadınlara, şehitlerimizin dul ve yetimleri ile gazilere pozitif ayrımcılık getiren bir düzenleme var örneğin. İşe alımlarda, kamunun sunduğu hizmetlerde sağlık, eğitim vb. bu sayılan kesimlere kontenjan ayrılabilir, öncelik verilebilir. Bir hukukçu olarak anlamakta güçlük çektiğimiz iki madde değişti. Bunlardan biri Yüksek Askerî Şura kararlarının yargı denetimine açılması… Bugüne kadar disiplinsizlik, irtica gibi içi doldurulmamış soyut kavramlara dayanarak pek çok insan mesleğinden edildi. Ancak bu insanlar haklarını mahkemelerde arayamadılar. Şimdi bu değişti. Anayasanın meşhur geçici 15. Maddesi vardı. 80 ihtilâlini yapanları hukuk koruması altına alan madde. Bu maddenin kaldırılmasını sembolik bulanlar olsa da ben sivilleşmeye doğru atılmış anlamlı bir adım olarak görüyorum. Çalışma hayatını yakından ilgilendiren bir değişiklik yapıldı. İşçiler birden fazla sendikaya üye olabilecek. Meşhur 2 maddeyle HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısında değişiklik oldu. Kamu denetçiliği kurumu geldi.
Referandum propagandaları esnasında muhalefet özellikle iki madde üzerinde menfi görüş bildirdi. Bunlar da Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı ve üye sayısı ile Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı hakkındaki değişiklikler. Muhalefet, bu eleştirilerinde haklı mı? Değişikliklerden önce ve sonra bu iki kurumun işlerliğinde ne tür farklılıklar ortaya çıktı?
Bir kere muhalefet halkoylaması sürecinde hata yaptı. Paketin hazırlık aşamasında olumlu katkı vermek yerine hiçbir şeye karışmamayı tercih etti. Paket meclisten geçince bu kez Anayasa Mahkemesi’nden medet umdu. Oradan da beklenen netice gelmeyince sırf iktidar partisine prim kazandırmamak, onu yıpratmak adına pakete toptan karşı çıktı. Tartışmaya, kafa karışıklığı meydana getirmeye en müsait maddeler de dile getirdikleriniz olunca ister istemez kamuoyunda eleştirilerin haklı olup olmadığı yönünde bir endişe belirdi. Ben muhalefetin eleştirilerini haklı bulup bulmamanın ötesinde samimi bulmuyorum. Halkoylamasına sunulan paketle her iki kurumun yapısında da ciddî değişiklikler olduğu muhakkak. Bu değişikliklerin ne getirip götürdüğü zaman içinde, uygulamada ortaya çıkacak. Bence burada önemli olan şu; değişiklikten önce adı geçen kurumlar ve aldıkları kararlar kamuoyunu ne kadar tatmin ediyordu. Ayrıntıya girmeye gerek yok, 28 Şubat süreci ve sonrasında nasıl kararlar alındığı herkesin malumu.
Bu değişikliklerin Türkiye’de Yargı Bağımsızlığını güçlendirdi mi?
Temennim budur. Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın üye sayılarının arttırılması ve üye seçiminin daha demokratik hale gelmesi, geçici 15. Maddenin kaldırılarak sancılı bir dönemin hukuk denetimine açılması, YAŞ kararlarına karşı yargı yoluna başvurma… Bunlar arzu ettiğimiz hukuk adına güzel gelişmeler. İnşallah bütün bu gelişmeler yargı bağımsızlığını güçlendirir.
Avrupa’da Ombudsman ismi verilen Kamu Denetim Kurumu sizce gerekli miydi? Böyle bir kurumun faaliyetleri neler olacak? Bağımsız olarak çalışabileceğine dair güveniniz var mı?
Bugünkü iktidar döneminde Kamu Denetçiliği ile ilgili bir yasa çıkmış ancak bu yasa anayasal dayanağı olmadığı gerekçesiyle iptal edilmişti. Kamu denetçiliğinin anayasal bir kurum haline gelmesinin sebebi bu. Hali hazırda başta Avrupa olmak üzere 100’ü aşkın ülkede uygulanan bir sistem… İlk kez İsveç’te 1700’lü yıllarda uygulanmış. Zamanın İsveç kralı Demirbaş Şarl’ın Osmanlı’da görüp uyguladığı bir sistem olduğu bilgisi de mevcut. Eğer bu bilgi doğruysa ki ben bu kanaatteyim zaten kaynağı bizde olan bir sistem. Bunca yıldan beri geniş bir coğrafyada da uygulanan, denenmiş bir sistemin bizim ülkemizde de faydalı olmaması için bir sebep yok. Bugünkü sistemimizde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık, bu bir anayasa maddesi malumunuz. Bu bir hukuki denetim. Ama bu demek değil ki idarenin hukuka uygun bütün eylem ve işlemleri vatandaşı memnun ediyor. Kamu denetçisinin bu anlamda bir denetim sorumluluğu olacağını düşünüyorum. Ancak yasal düzenleme yapılacak olması sebebiyle faaliyet alanıyla ilgili daha detaylı bilgi sahibi değilim. Bağımsızlığı meselesine gelince, kanunları uygulayacak olan bizleriz. Doğruyu da yanlışı da biz tercih ediyoruz. Bence bu insanla, insan yetiştirmekle ilgili mesele… Kurumun her türlü etkiden uzak, bağımsız ve millet yararına çalışmasını arzu ederim.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı verilmesi sizce yargı sistemimizi nasıl etkileyecek?
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını izah etmek için öncelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden bahsetmemiz gerekiyor. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler buna Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile ilgili olan da dâhil anayasamız gereği iç hukukumuzun bir parçası. Buna göre Türk mahkemelerinde hakkını arayıp alamadığına inanan vatandaşımız, iç hukuk yollarını yani kanunla öngörülen bütün hukuk yollarını tüketmişse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açıp hakkını arayabiliyor. Bu mahkemede ülkemizin iyi bir sicilinin olmadığı ve yüklü miktarda tazminatlar ödendiği de kamuoyunun malumu. Bahsettiğiniz değişikliğin bence en büyük faydası burada. Bir kere insan hakları alanında bir aşama olan bu değişiklikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurular azalacaktır. Bunun yanında uygulamada meydana çıkan hatalar bu yöntemle düzeltilebilir. Ancak röportaj esnasında birkaç kez dile getirdiğim gibi değişikliklerin hayata uygulanması için öncelikle uyum yasalarının çıkması gerekiyor. Zaman içinde uygulamaları görüp yorum yapmak daha doğru olur kanaatindeyim.